Hasan Çabukol

04/01/2025

04/01/2025

Peygamber Efendimiz (sav): "Kıyamet günü Allah'ın kullarının en şerlisi zalim sultandır." buyurmuştur.

Dikkat edin! Dilencinin eski-püskü, yamalı bir kaftanı böyle zalim bir padişahlıktan daha değerli ve daha hürmete layıktır.

Zira Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurmuştur: "Padişah halkının maslahatlarını nasihatle, iyilikle gözetmezse Allah onu yüzüstü cehennem ateşine atar."

Yani, halkını iyilikle koruyup kollamayan her padişahı elbette yüzüstü cehenneme atar.

Ey aziz padişahımız! Her yokuşun elbette bir inişi vardır. Lâyıkı ile yapıldığında padişahlıktan daha değerli ve daha şerefli bir makam yoktur. Hak üzere padişahlık yapan bu değeri ve şerefi hak eder.

Nitekim Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurmuştur: "Konuştuğunda doğruyu söyleyen, hükmettiğinde adaletle hükmeden padişahtan daha üstün kimse yoktur."
Mirsâdü'l-İbâd Mine'l-Mebdei İle'l-Meâd |Necmeddin Dâye
S.178

04/01/2025

Büyük İskender;

Hiçbir konuda kendisini uyarmayan Vezirine:

“Sana ihtiyacım yok” der,

Vezir:
"Neden hükümdarım?"

İskender:
"Çünkü ben bir beşerim.
Bu kadar süredir benim tek bir
hatama rastlamadıysan cahilsin
demektir."

"Rastlayıp da örtbas ettiysen
hainsin demektir!..”

16/09/2024

Bu kapıdan kol ve kanat kırılmadan geçilmez;
Eşten, dosttan, sevgiliden ayrılmadan geçilmez.
İçeride bir has oda, yeri samur döşeli;
Bu odadan gelsin diye çağrılmadan geçilmez.
Eti zehir, yağı zehir, balı zehir dünyada,
Bütün fani lezzetlere darılmadan geçilmez.
Varlık niçin, yokluk nasıl, yaşamak ne, topyekün?
Aklı yele salıverip çıldırmadan geçilmez.
Kayalık boğazlarda yön arayan bir gemi;
Usta kaptan kılavuza varılmadan geçilmez.
Ne okudun, ne öğrendin, ne bildinse berhava;
Yer çökmeden, gök iki şak yarılmadan geçilmez.
Geçitlerin, kilitlerin yalnız O’nda şifresi;
İşte, işte o eteğe sarılmadan geçilmez!
-Necip Fazıl Kısakürek

10/09/2024

Tarih öğretmeni çocuğa sormuş: "Oğlum, Kartaca savaşını kim yaptı?"

Çocuk: "Valla-billâ ben yapmadım hocam" deyince tarih hocası sinirlenmiş, sınıfın kapısını çarparak çıkmış.

Matematik hocasıyla burun buruna gelmiş.

Matematik hocası: "Hayrola hocam? Bu ne sinir?" "Sorma" demiş tarih hocası. "Çocuğa Kartaca savaşını kim yaptı dedim?" "Valla-billâ ben yapmadım hocam" dedi" Nasıl sinirlenmeyeyim?"

Matematik hocası: "Bunlar böyledir hocam. Hem yaparlar, hem de inkâr ederler" deyince, tarih hocası sinirden düşer, bayılır.

Müdür odasında kolonyayla kendine getirilince müdür sorar: "Hayrola hocam? Ne oldu ki fenalaştınız?" "Sormayın müdürüm" der tarihçi.

"Derste çocuğa "Kartaca savaşını kimler yaptı?" dedim. "Valla billâ ben yapmadım demez mi?" Sinirle sınıftan çıkarken matematik hocamız sordu. Durumu anlatınca: "Bunlar böyledir, hem yaparlar, bir de yapmadım derler" deyince bayılmışım.

"Hocam, şu üzüldüğün şeye bak" der müdür.

"İki satır yazı yazarım Milli Eğitim Bakanlığı'na, kimin yaptığını hemen ortaya çıkartırım."

Tarih hocası hastanelik olur. 15 gün hastanede yatıp tedavi görerek, bir ay raporlu olarak taburcu edilir. Evinde dinlenirken postacı sarı bir zarf getirir. Tarih hocası merakla açar zarfı.

Milli Eğitim Bakanlığından gelmiştir resmi yazı;

"Bu yıl, gerekli tahsisat olmadığından, Kartaca Savaşları yapılamayacaktır. Bilgilerinize" yazmaktadır...

“2024-2025 Eğitim ve Öğretim Yılı hayırlı olsun”

16/08/2024

HEMŞEHRİM, BAKIRKÖY İHL'DEN KIYMETLi
AĞABEYİM EROL AYYILDIZ BURSA VALİSİ OLDU!

Zonguldak Valisi olarak görev yaparken sırasıyla
Aydın, İzmir ve Eskişehir Valisi olarak görev yaptıktan sonra Emniyet Genel Müdürlüğüne atandı. Bugün de Bursa Valisi oldu. Ayyıldız’dan boşalan koltuğa ise Bursa Valisi Mahmut Demirtaş getirildi.

Kıymetli Erol Ayyıldız ağabeyime yeni görevinde üstün başarılar dilerim...

20/07/2024

“Hacı arkadaşlarımızda yaprak dökümü”
Önce Basri Gürpınar abimiz şimdi de Celal Çetin abimiz dâr-ı fenâdan dâr-ı bekâya irtihal ettiler. Allah rahmet eylesin mekanları cennet olsun. Geride kalanlara sabırlar diliyorum. Diğer hacı abilerime ve hacı annelerime sağlık sıhhat ve afiyet diliyorum…

05/07/2024

Aramızdaki 'İbrikçibaşı'lar

O tarihte Yeni Cami helaları önünde ihtiyacı olanlara parayla su satan ibrikçiler varmış. Bizim eleman da orada kendine bir yer bulup, ibrikçiliğe başlamış. Ancak ayrı ayrı renklere boyamış her ibriği; örneğin birini sarıya, ötekini maviye, üçüncüsünü kırmızıya...
Sıkışanlar hızlıca önüne gelip ibriklerden birine uzandılar mı, oturduğu yerden;
- Bırak onu sarıyı al, dermiş...
Sarıyı alan olursa;
- Bırak onu, maviyi al...
Adamın birisi de sormuş;
*Yahu bunların hepsinde su yok mu?
-Evet hepsinde su var, cevabını almış.
*Peki neden aldığım ibriği bıraktırdın? Diye sorunca adam;
-Yetkimizi kullandık kardeşim diye cevap vermiş..."

Eski İstanbullular bu hikâyeden kinaye, ona buna gereksiz yere kumanda etmeye kalkanlara "İbrikçibaşılık ediyor", derlerdi.
Küçük ve ezik yönetici profillerinde çok rastlanır bu duyguya. Ellerine fırsat geçti mi, önemlerini kanıtlamak için yapmadıkları densizlik kalmaz.
Çevrenizde çok vardır böyle profillerden. Alt kademelerde, üst kademelerde, her yerde. Sanırım en geniş tutku, kişilik tutkusudur bizim toplumda. Kişilik sahibi olmak, kişilik sahibi olduğunu göstermek, kişiliğini kanıtlamak; gerilmiş dudaklarda, sert bakışlarda, çatık kaşlarda yalazlanır durur...
Bir çilesi, bir endişesi, bir yaşam ırmağı olmayanlar, kendi kuruluklarının odunluğunda insanlık dışı davranışlardan medet umarlar. Ve daha olmazsa kenefe çevirdikleri hayatların önünde taharet suyu satarak ibrikçibaşılık ederler...